Sunday, November 12, 2006

18. yuzyil ay lambasi

arabaya atlayip paris in kuzyine dogru yola cikiyoruz. hava yagmurlu, soguk... kis mevsiminin gelip hayatlarimiz ustunde darbe yapmis olmasi, sokaga cikma yasagi oldugu anlamina gelmiyor degil mi? biz de tam boyle dusunmus olmaliyiz ki, incecik elbiselerimiz, ince coraplarimizla yola ciktik. partinin duzenlendigi satoya varana dek neremiz dondu, ince ince detay vermeyecegim. Glam-rock chic gecesi icin butun bu efor evet, temamiz Marie Antoinette.

arabayi park edip, satonun gorkemli kapisindan iceri giriyoruz. ilerde pembe ve mor isiklarla donanmis sato beliriyor onumuzde. Kalpler gumgum, bizi ne bekliyor bilmiyoruz, insanlar nasil giyinmis bilmiyoruz. Tek bildigimiz senede 1 defa duzenlenen bu partinin oldukca beklendigi, davetiye bulabilmek icin insanlarin h&m de victor&rolf koleksiyonunu kapisircasina (ya da mango'nun sezon indirimlerini akliniza getirin) birbirini ezdigi...





sogukta bi de siraya girip bekliyoruz, butun paris buraya akmis, ekmek bulamayip pasta yemeye gelenlerden tut, pasta cennetinde yuzenlere dek, yas ortalamasi 30-35 lerde gezinen bir toplulukla karsi karsiyayiz. hatunlar marie-antoinette, erkekler louis XVI olmus. 18. yuzyildan bir kraliyet balosu fotografi alinabilseymis eger bundan farkli olmazmis diye dusunuyor insan. sonra ellerdeki sigara paketleri, cep telefonlari, satodan gelen tekno muzik, mor-pembe-mavi isik gosterileri bir anda 18. yy'a isinlanmis oldugum hissini alip goturuyor.

18. yy a pek gitmeyecek diger bir goruntu ise benim fotograf makinem. "onume gelene bi deklansor" oynuyorum kendi kendime. tabi suslenip puslenmis, kendini kraliyet ailesine layik bulmus insanlar fotograflarinin cekilmesinden, birilerinin 1500 kadar insanin arasindan tutup onlari secmesinden gayet hosnutlar. "aman ciplak kadin sitelerinde yayinlama fotografimi" diye bagiriyor arkamdan bir tanesi. "ah be guzelim, marie antoinette'in ic camasirlarini giyip gelmeseydin sen de" diyorum, kikirdiyor.



kimileri fotografini cektirmekten kaciniyor nitekim. ben de arkadan caktirmadan cekiyorum, flasin patladigini gorup arkalarini donuyorlar, gulumsuyorlar. gece boyle kikir kikirlarla, gulumsemelerle basliyor. herkes bir adet sevgi kelebegi. normalde cok da canayakin olmayan, kalburustu parizyen tipler bile! "biz dostuz dunyali" deyip parmaklari yerine 32 disli gulumsemelerini uzatiyorlar. iste geceden secmeler:









satoya giriyoruz, avluya 3 tane balon cadir kurulmus, masaj salonu, bar, tarot falcisi tarafindan isgal edilmis baloncuklar.






oracikta tarot falima bakiyor falci marie antoinette'lerden biri. "tu vas avoir une vraie famille, ecoute que toi meme avant de prendre des decisions" diyor. gulumsuyorum, pis falci marie herkese ayni lafi ediyorsun di mi diyorum. bu da tarot baloncugundan koca koca gulumsemesiyle bildiren Ezop:



satonun icine girip de kim bize dj lik yapiyor diye bakindigimizda bir de ne gorelim! Solveig evet evet! Martin Solveig!! muzige kendimizi kaptirip deli gibi dansediyoruz, ama bu Ezop'un fotograf sevdasini durdurabilir sandiysaniz buyrun sato ici kayit yayini:









ruya gibi bir partiydi. ne hizlica akip gecen zamani durdurabildim, ne de 1500 birbirinden marie-antoinette hatunun ve birbirinden louis XVI erkegin fotograflarini teker teker cekebildim.

ama iste o kadar tepindikten sonra gecenin yorgunlugunu, surrealizmini ozetleyen, "yaa niye bitti parti, biraz daha sursun amaaaa" cumlelerimi kesip bir anda arkasini donup bana poz veren insan:


yagmurun altinda dansederek arabaya giderken, tarih kitaplarina bakmaya karar veriyor Ezop.

Gercekten de kim bu Marie Antoinette allasen?