Sunday, January 28, 2007

Sehr-i Istanbul

Sehirler bize benzer, insana, sehri sehir yapanlara. Sehirlerin kendi kisilikleri vardir ustelik, iklim degisiklikleriyle, bitki ortusuyle, bina mimarisiyle, dogal felaketleriyle, en onemlisi de insaniyla yuzyillarca yogrulmus, yapilanmis, yukselmis, seyyar bir kisilik. Zaman gectikce kisiligini toplayan, carpan, bolen. Hatta kimi sehirlerin birden cok kisiligi olabilir: onlarcasi mevcut Madrid'de, bir duzine Londra'da, yuzlercesi Newyork'ta ve Paris'te. Taci kime verelim? Tabii ki hic cekinmeden "Istanbul"a. (kayirmaca yok!)

Hemen sozluk acalim, bakalim sehir ne demekmis:
    • Sehir: Nufusunun cogu ticaret, sanayi, hizmet veya yonetimle ilgili islerle ugrasan, genellikle tarımsal etkinliklerin olmadigi yerlesim alani, kent.

Boylesi soguk, mundar tanimlamalara karnimiz tok degil mi Erdener abi? Anglosakson amca/teyzeler nasil tanimliyorlar dersin?

    • cit·y (sĭt'ē)
      A center of population, commerce, and culture; a town of significant size and importance.
      An incorporated municipality in the United States with definite boundaries and legal powers set forth in a charter granted by the state.
      A Canadian municipality of high rank, usually determined by population but varying
      by province.
      A large incorporated town in Great Britain, usually the seat of a bishop, with its title conferred by the Crown.
      The inhabitants of a city considered as a group.
      An ancient Greek city-state.
Anglosaksonlar iste boyle alem, boyle alim adamlar. Sehirde yasayan insan topluluguna da sehir demek ancak onlarin akillarina gelirdi, (western philosophy, chapter 598 bkz: pragmatizm).

Iyi sehirler vardir, size kucak acan, sizi umursayan, icinde olmanizdan haz duyan (ornek: Istanbul). Umarsiz sehirler vardir, orada olup olmadiginizdan haberi bile olmayan, ajandasi dolu, umursamaz (ornek: Paris). Bir de kotu sehirler vardir (dark side of the force), curumus meyve gibi dalindan dusen, cigerlerini tukururcesine oksuren, kaybolmus, baska herhangi bir yerde konuslanmis olsa daha mutlu olacagini, kolayca anlasilacagini dusunen, merkezi kacmis, merkezkaci kayip (ornek: herkes kendi ornegini versin, kotu sehir yoktur az alkol vardir di mi, evet).

Kimi sehirler animsar eskiden koy olduklarini, kimileriyse sessizce bekler tarihlerinin yazilmasini. Kimileri bilir ki sadece bir nehre, bir denize, bir ormana, bir kopruye borcludur varliklarini.

Kimi sehirler metastaz yapmis tumorler gibi yayilirken kimileri kalakalir/kalmayi yegler surlari/duvarlari arasinda (ornek Paris, Dubrovnik). Kimi sehirler kuculur, eski verimli arazilerinden eser kalmaz, pencereler kapanir, binalar bosalir, kimse size anlatamaz sehir merkezinin neden ruzgarin hakimiyetine birakildigini.

Sehirler insanlara benziyorsa eger, insan olsalardi neye benzerlerdi sizce? Londra'yi sisko ve kafasi karisik bir is adamina, Las Vegas'i yirtmacini acmis sarisin bir fahiseye, Paris'i elegan, cekici ama oldugundan yasli gosteren bir leydiye, Manhattan'i kulagindan telefonu hic dusmeyen, geveze, atletik, insomniyak bir taksi soforune, Tokyo'yu kimonosu yuzunden rahat hareket edemese de clublardan cikmayan, saclari maviye boyali bir teenager'a benzetebiliriz.
(herkesin benzetmesi kendine)

Istanbul nasil olurdu peki? Kadin/erkek? Koylu/sehirli? Okumus/cahil? Sevecen/mesafeli? Guzel/cirkin? Huzunlu/mutlu? Namuslu/namussuz? Kotu/iyi?
Hangi ulkede, nasil bir nufusa sahip olmayi isterdi Istanbul? Constantinople kalmak ister miydi once ona sorsaydik? Yoksa hepten sovup sayar miydi Dogu Romalilara?
Ya simdi, yillar sonra uykusundan uyanan guzel bir kadin olsaydi Istanbul, ne derdi ilk once aktuel nufusuna?
"simdi gozumu kapatip acsam sen yine burda olacak misin, guzel bir ruya misin?" mi derdi,
"guzelligimi, korpeligimi, gencligimi yediniz insafsizlar"mi?