Sunday, August 06, 2006

manzanita vs ezop

dün gece mimi'nin gidişini kutladık (!). böyle bir kız işte, gidişini bile dramatize etmek istemeyecek kadar optimist, alçakgönüllü. oysa ben herkesi davet edip bir ağlama seansı yapmayı planlıyordum. mumlar yakıp, moral bozucu şarkılar dinleyip, salya sümük ağlamak istiyordum. siyah beyaz fotoğraflarımız olsun istiyordum, tam o gitmeden önce çektiğimiz.

bütün bu depresif aktiviteleri bir kenara bıraktık, eğlenmeye karar verdik. hatta mimi bi koşu marketten benim favori içkimi alıp geldi. arkadaşlık, kanada'ya taşınma öncesi son eurosunun son kuruşuna dek sıfırı tüketmiş olan birinin, saat 11'de size bir şişe manzana getirmesidir.

gece 1 itibariyle yaptıklarımız:

- 30 metrekare eve 30 kişi sığışıldı. ev partisi müdavimlerine tavsiye: bulunduğunuz mekanda metrekare başına düşen insan sayısı 1'den fazla olsun, çoook keyifli!! hele de kanapede, halıda, masada, sandalyede, sandalye altlarında, küvette, gardolapta yer kalmayınca sokaklara taşıp çılgınca eğlenmeye devam ederken komşuların şikayetleriyle olay mahalline gelen polisle karşılaşmanız olağanüstü keyifli.

- polisleri ikna ettik, manzana içirdik, telefon numaramızı istediler vermedik. ne yani, olağanüstü bir durum var diye hepimiz kanka olduk falan mı sandınız?

- sokakta reggae şarkıcılarıyla tanıştık, polisler gittikten sonra bize stay yourself diye kendi yazdıkları bir parçayı söylediler. onlara da manzana ikram ettik. numaramızı istemediler, efendi çocuklar.

- (yine) sokakta monopoly oynadık, ben 13 ile 25 arası bütün tek sayılı binaları aldım, paris'in en şık caddesindeki bunca apartman dairesiyle artık fabrikatör mü olurum, manzana koleksiyoncusu mu olurum ona yarın karar vericem.

- manzana özenle son damlasına kadar içildi.

- eve girdik, gece 5'te, hotel california söyledik çığlık çığlığa. sonrasında oturup hüzünlendik. gecenin finalinde, buruk, yorgun, çakırkeyif, sesi kısık ezop'dan geriye kalanlar:

bakınız: dış cepheden:



iç cepheden: