Saturday, September 23, 2006

kose bucak temizligi

tanrilar cildirmis olmali.
ben, Ezop, yillarin daginigi, evine hergun temizlikci gelmesine alismis simarik velet, Paris'te bi basima, bicare hallerde ev temizleye temizleye deli oldum.
evet evet, temizlik duskunu bir obsesif, cekilmez bir ev hanimi (aman tanrim...) oluverdim.

siyahin ustunden beyaz tozlari, beyazin ustunden siyah lekeleri, saclari bilmemneleri toplayan bir canavara donustum.

eve misafir gelmeden once sacimi, ayakkabilarimi, makyajimi kontrol ederken; simdi sacimi, ayakkabilarimi, makyajimi, siyah mobilyalarin ustundeki tozlari, Bizans'in havada ucusan tuylerini, cam bardaklardaki su damlasi lekelerini, aynadaki el/parmak izlerini, lavabolari, klozeti, kuveti, banyo perdesinin duzenli durup durmadigini kontrol eder oldum. sevdicegime "sen bu gidisle delireceksin, artik eve arkadaslari filan davet edemez olduk, kendine gel, ben eski Ezop'umu isterim" dedirttim.

monoprix'den neden swiffer almadigina dair serzenislerimi (hadi azarlama diyelim, durust olalim) dun anlayisla karsilayan sevgilim, bugun olayi pratige dokup temizlik yapmaya basladigimizda ardi arkasi kesilmeyen soylenmelerimi geri puskurttu. yillardir kuzu kuzu kosesinde takilan, yardima ihtiyacim oldugunda saniyesinde yanimda biten sevdicegim kuzudan kaplana donusurken, ben, yuzyilin en buyuk saskinligi geciriyordum. tayland'da darbe olmus deseler bu kadar sasirmazdim.

"ne, tayland'da darbe mi oldu? sen onu bunu bosver, sevdicegi sonunda delirtmeyi basardim, bana nobel cekilmezlik odulu versinler"




bundan cikarilacak ders: hatunlar, delirmeyin, kendinize gelin. kucukken anneniz "odani topla" dediginde gecirdiginiz evhamlari ve onu bi turlu memnun edemediginiz gunleri akliniza getirin.
siz en iyisi annenizin sadece iyi yonlerini alin, "temizliksel saplantilari" housekeeper'iniza birakin.